


Toplumda insanların birbiriyle kaynaşması gerekir;
Güzel adetlerimizden biri de davet yemekleridir.
Davet sofrasına oturur, ortalama on iki kişi;
Çorbanın konmasıyla birlikte,bütün herkes biler dişi.
Çorba bitirilince etli pilav gelir büyük tepsi;
Etin çokluğundan karşıki kişiyi göremez hepsi.
Etli pilavdan sonra, tel gadayife herkes yumulur;
Arkasından bamyanın içinde bütün kaşıklar yunur.
Sıra sütlüye gelince, çiğnemeden yut lezzetlice;
Kaşık bırakmadan bütün tabak sıyrılır güzelce
Asma yaprağı tek tek toplanıp yapılır salamura;
Bütün dostlar toplanıp etleri dolarlar yapraklara.
Her davette dolma konunca rahmetli kişi anılır;
“Suyu için Hacı’dan dönmüş.” diye günahı alınır.
“Kara haber”den sonra hoşafın tadına bir bakılır;
Ayaklar uyuşmuş olarak, sofradan mutlu kalkılır.
“Allah’a şükür” duası vardır, her yemekten sonra;
“Hayırlı olsun” temennisinde bulunulur mutlaka.
Gatmeri haşgeş çirpisiyle pişirip öyle yemeli;
Üstüne çocuk kafası kadar tereyağı sürmeli.
Memleketimizden başka yerde, bükme yapanı görmedim;
Mercimekli, kumpilli olanını, hiç hoşafsız yemedim.
Daha çok, Ramazan’da pişiriliyor fırmabaklâ; Bayramlarda ortaya çıkan tatlıdır, şepithelva.
Kışın çok yenir, sakalasarkan ve göceyuvalağı;
İçinden eksik etmemek gerek, yoğurt ve sarımsağı.
Yazın, hanımlar toplanıp, kışlık hamıraşı keserler;
El emeği karşılığı, mutlaka mantı yapıp yerler.
Davetlerde hep bulunurdu, kırmızı beyazlı güllaç;
Muharrem Ayı gelince her evde yapılıyor datlaş.
Yanında turşuyla iyi gider, mercimekli pilav aşı;
Kış gelince yapılır, tavuk çorbası ile arabaşı.
Tok tutsun diye, sahurda yeniliyor dahanlı pide;
Acı biber ile ilikli kemik konuyor keşkeğe.
Doktorlar diyor ki “Üç zehir var, bunlar: Un,yağ,şeker;
Sağlığına dikkat etmeyen bu dünyada çok çeker.
“Eskiler bi’ guzuyu yirmiş.” diye, laf duydum pek çok;
Eski mezarlığı gezdim, elli yaşını geçen yok.
Maddî, manevi, boğazımızdan geçene dikkat etmeli;
“Sağlık her şeyin başı” bunu herkes böyle bilmeli.
N. Sait EKİCİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder