bolvadinin yöresel sözleri

2 Mart 2010 Salı

YEMEKLERİMİZ VE BİZ




Toplumda insanların birbiriyle kaynaşması gerekir;
Güzel adetlerimizden biri de davet yemekleridir.

Davet sofrasına oturur, ortalama on iki kişi;
Çorbanın konmasıyla birlikte,bütün herkes biler dişi.

Çorba bitirilince etli pilav gelir büyük tepsi;
Etin çokluğundan karşıki kişiyi göremez hepsi.

Etli pilavdan sonra, tel gadayife herkes yumulur;
Arkasından bamyanın içinde bütün kaşıklar yunur.

Sıra sütlüye gelince, çiğnemeden yut lezzetlice;
Kaşık bırakmadan bütün tabak sıyrılır güzelce

Asma yaprağı tek tek toplanıp yapılır salamura;
Bütün dostlar toplanıp etleri dolarlar yapraklara.

Her davette dolma konunca rahmetli kişi anılır;
“Suyu için Hacı’dan dönmüş.” diye günahı alınır.

“Kara haber”den sonra hoşafın tadına bir bakılır;
Ayaklar uyuşmuş olarak, sofradan mutlu kalkılır.

“Allah’a şükür” duası vardır, her yemekten sonra;
“Hayırlı olsun” temennisinde bulunulur mutlaka.

Gatmeri haşgeş çirpisiyle pişirip öyle yemeli;
Üstüne çocuk kafası kadar tereyağı sürmeli.

Memleketimizden başka yerde, bükme yapanı görmedim;
Mercimekli, kumpilli olanını, hiç hoşafsız yemedim.
Daha çok, Ramazan’da pişiriliyor fırmabaklâ; Bayramlarda ortaya çıkan tatlıdır, şepithelva.

Kışın çok yenir, sakalasarkan ve göceyuvalağı;
İçinden eksik etmemek gerek, yoğurt ve sarımsağı.

Yazın, hanımlar toplanıp, kışlık hamıraşı keserler;
El emeği karşılığı, mutlaka mantı yapıp yerler.

Davetlerde hep bulunurdu, kırmızı beyazlı güllaç;
Muharrem Ayı gelince her evde yapılıyor datlaş.

Yanında turşuyla iyi gider, mercimekli pilav aşı;
Kış gelince yapılır, tavuk çorbası ile arabaşı.

Tok tutsun diye, sahurda yeniliyor dahanlı pide;
Acı biber ile ilikli kemik konuyor keşkeğe.

Doktorlar diyor ki “Üç zehir var, bunlar: Un,yağ,şeker;
Sağlığına dikkat etmeyen bu dünyada çok çeker.

“Eskiler bi’ guzuyu yirmiş.” diye, laf duydum pek çok;
Eski mezarlığı gezdim, elli yaşını geçen yok.

Maddî, manevi, boğazımızdan geçene dikkat etmeli;
“Sağlık her şeyin başı” bunu herkes böyle bilmeli.


N. Sait EKİCİ

LAKAPLAR ve İNSANLAR

Her sabah Bolvadin havası ruhuma sarılır;
Kimse alınmasın er kişi namıyla anılır.

Dükkanını erken açardı Bakkal Apıcık;
Evde onun yoğurdundan yapardık hep cacık.

İmarette Sinan’ ın hissediliyor hâlâ nefesi;
Kulağımda yankılanır Tüssülü’ nün o güzel sesi.

Çarşı Camii’nin önünde sıralıdır çeşmeler;
Hafız Ali Osman cemaatı camiye bekler.

“Daima oku!” derdi hep Ekici’nin Mehmet;
Mekanı cennet olsun O’na duyarım minnet.

İmaret Hamamı’nda görürdüm Hamamcı Gadir’i;
Birdenbire yıktılar o muhteşem güzel eseri.

Yunuszade Yörükzade ilimde örnek olmuşlar;
Onları örnek alanlar hep başarıya koşmuşlar.

Horan’ı cennete çevirmiş Kitapcı Süleyman;
Orada otururken O gelir aklıma her an.

Soba borusu Kediliğin Ahmet’te vardı yalnız;
Şimdi tüp satıyor karşısında Badiniğin Hafız.

Ölügızları herkese düğün eşyası satarlar;
Gömlek, pijamada ustadır Terzi Şeytanlar.

İlk bakanımız Gocabıyığın Halidin İbrahim;
Yaptığı hizmetle yüzümüzü güldürdü bizim.

Eğitim Enstitüsü müdürüydü Bidenenin İsmail;
Gençleri öğretmen ederek, emellerine etti nail.

Çok çalıştı çabaladı Kürdoğlu’nun Ahmet;
“Ensar” adıyla şimdi çocukları yapıyor hizmet.

Çeşmeler yaptırdı her yere Beyazın Hacı Ali;
Sonuçta O da olmuştur mutlaka bir veli.

Gırdıgızının Şaban’ın bağında zerdali doludur;
Horansuyu Kasım’ın çocuklarının adları çoktur.

Kekliğin Hoca on kuruşa ıslık çalardı;
Nerde davet görse hemen bağdaşı kurardı.

Taktağın Nuri halkı buzdolabıyla tanıştırmış;
Afyon’a halkı Hıfsıların Gocabıyık taşırmış.

Taktağın Hacı Dede’den sakız alır patlatırdık;
Datlıcı Dede’den pekmez alır aşure yapardık.

Ramazanda ere kaldırırdı Guldur Cemal;
Çarşıda esnaflık ediyor Sinekli Bakkal.

Çarşıda yıkılan adada dükkanlardan biri vardı;
Helvacı Lomen orada dahan pide satardı.

Hacı Muratlar’ın Ekmekci Şavkı hep pide yerdi;
“Hesabını bilen hiçbir devirde aç kalmaz” derdi.

İlk milletvekilimiz Aşkar’ın Mehmet olmuştu;
Ankara, Bolvadin adını ilk Ondan duymuştu.

Duzcu Abdullah dükkanında kahve, tuz çekermiş ;
“Kitap okuyanın canı sıkılır mı hiç !” dermiş

Sanatıyla tanımıştı bütün il ve ilçe;
Terzilikte 1 numaraydı Osman GÖKÇE.

Şehit olarak damgasını vurdu her çağa,
Şerefli insandı Hurşitlerin Tahir Ağa.


Gömbeler’in Ali çarşıda yılların esnafıdır
Gömbeler’in Sıtkı da kaymak şekeriyle anılır.

Postane karşısındaydı Ekmekçi Kazım’ın fırını;
Hâlâ duyarım taze ekmeklerinin mis kokusunu.

Tapıdın Hacı Gadir mahalleye cami yaptırdı;
Çok şükür bizi namazsız ezansız bıraktırmadı.

Küçüklüğümden beri bakkallık ederdi Dübbülü;
Taksicilik yapardı, rahmetli oldu Efedölü.

Almanya’ya gitti gelmez, Tokmakgızının Eysan;
Eskişehir’e pek çoktan taşındı Sümer Osman.

Çolağın Mescit’te müezzinlik de ederdi Topal Gadir;
Ezan okurken karısına der: “Akşama badılcan bişir.”

Ölügızının Hecazı ileri gelen esnaflardanmış;
Yaptığı konuşmalarla güldürür ve neşelendirirmiş.

Otel yokken, Edici’nin İsmail’in Hanı vardı;
Bütün köylü arabasıyla orada toplanırdı.

Motorlu taşıtların az olduğu zamanlardı;
İlk kez tamir atölyesini,Tüfekçi Gadir açtı.

Yoklukta taş taşıdı, kum taşıdı, etti gayret,
Okul, cami, Kur’an kursu yaptırdı Ceylan EMET.




Hamza Usta (TURAN)



Çarşı Camii tavan süslerini yaptı Hamza Usta,
Çok uzun yaşadı, vefat etti yüz kırk sekiz yaşında.

Bolvadin dışından geldi memleketimizde etti sabır,
Çok hizmet etti, ölmeden camii yaptırdı Ezzacı Gâfur.

Emirdağı'ndan gelip Eczacı Gafur'a etti hizmet;
Çeşmeden su taşıdı, garip yaşayıp öldü, Gız Mêmet.

Yaptığı ezberleri zihninde tutardı dirhem dirhem.
Üç kişiyi birden dinlerdi Çürüğün Hafız İbreğem.

Ekrem SÖĞÜT ve şehitlerinle Cennet-i âlâ'da buluş;
Vatan, bayrak için can verdi ülkücü Alparslan GÜMÜŞ.

Dış görünüşüne nazaran, kalbi çok temiz bilmez hile;
Çocuk bisikletine binmeyi sever Bisikletçi Kelle.

Herkesin rızkını ayrı yaratmış Cenab-ı Allah,
Camii önünde DDT satardı Postalın Abdullah.

Deri alır deri satardı,rahmetli Gambır Osman;
Çocuk gördü mü basardı dıngayı, Datlıcı Osman

Sucuğu has, peyniri yağlı, kaymağı kalın;
Şoförlere başkanlık da etti Yakup AKALIN.

Marangozluk ve dülgerlikte tam bir sanatçı;
Cami minberlerini yaptı Kadir AYNACI.

Boyuna göre çok akıllı, gidişi bir yuvalak;
Avukat gibi iş yapardı, Hacı Aşığın Çotalak.

Şakacı, nüktedar,çok samimi, esnaflığa muktedir;
Her yıl Umreye gitmeyi sever, Ölügızının Gadir.

Dürüst,insanlarda ayırım yapmaz, bir sırdaş;
Çok kişiyi iş sahibi yaptı Yahya PEKTAŞ.

Yıllarca öğretmenlik yaptı, tertemiz bir soy;
Şimdi ticaret yapıyor, Hicazı TEMİZSOY.

Bilimde, kültürde sanatta ve dinde bir kılavuz;
Yazarlar birliği başkanı İbrahim Ulvi YAVUZ.

Kendisi ufak tefek, yaptığı iş tekniker;
Saat tamirinde çok ustaydı Güccük Asker.

Her toplulukta çeşit çeşit insan yaratmış Allah;
Halk kızdırdığında, söver gezer Arabın Abdullah.

“Fırın eti” denince akla gelen Ekmekçi Durmuş’tu;
Etlerinin kokusu yedi mahalleye duyulmuştu.

Okul teneffüsünde şeker satardı Bakkal Halibik,
Bazen kapısında yazardı: “ Bekle geliyor Halibik.”

Mikrofon ve hoperlörün olmadığı zamanlardı;
“Çarşı”da Hüseyin Hoca nın sesi her yere varırdı.


Alim,edip,şair, nakkaş, eğitmen, ince ruhlu;
El sanatında mahir Ali İhsan MURATOĞLU


Hacı Ata nın düşmanı şehre sokmadığını duyarız;
Her sene, olmayan işgâlin kutlamasını yaparız.

Cihangirin Mâmut gençliğinde güzel cirit oynarmış;
Başka şehirlerde ismi anılınca herkes bilirmiş.

“Deve kuşu, horoz şeker!” diye bağırırdı şekerci;
Adını da bilmeyiz, şeker satardı Sorma Şekerci.

Üniversitede rektördü Şehâbettin Yiğitbaşı;
İnsanımıza yaptığı hizmetle oldu; yiğit başı.

Kitap okuyanları sevmeli ve takdir etmeli;
Kitap denince akla gelen, Yenihüseyinin Veli.

Erkekliğe adım atmanın şartı sünnet olmaktır;
Gambır Zâlik’in hepimizde bir hâtırası vardır.

Eskiden reislik de yapmış,Ekmekçilerin Hacı Ahmet;
Yüz iki yaşına rağmen camiye gider,çekmez zahmet.

Kitapçı Süreyya dükkanında kalem defter satarmış;
İmam – Hatip’in açılmasında büyük öncülük etmiş.

Efendiliği, kibarlığıyla bilinir Terzi Sefa;
Velilik ettiği öğrencileri O’na duyar vefâ.

“Deveyi kesiyor!” diye bağırırdı Bıçakçı Sabri;
Bugünlere kadarda hiç deve kestiği görülmedi.

Gocababıcın Abdil toptancılık işleri yapıyor;
Hayır ve hasenatta devamlı herkesle yarışıyor.

Hep güleryüzlü davranır Bisikletçi Koreli;
Çok sever, komşusu haşgeş çeken Yağcı Gadir’i.

Kaplıcada atlarım havuza bulurum şifa;
Hasan Türkmen’in zekası gelir hemen aklıma.
Jet Mustafa ilk taksici olarak bilinirdi;
Zor durumda imdadınıza hemen yetişirdi.

Bolvadin’den haberleri Dellal Şerafet verirdi;
Hoperlör olmasa bile gür sesi bize yeterdi.

Doktor Kullap herkese şifa dağıtıp seviliyor;
Sabahları yürüyüş yapmayı tavsiye ediyor.

Milli Sinemanın kurucusu, yapımcı, yönetmen, senarist;
TBMM Devlet Üstün Hizmet Madalyası aldı Yücel ÇAKMAKLI.

“İlim öğrenmek kadın ve erkeğe farzdır.” denir;
İlk öğretmen Mâlim Abdilkadir ve Gara Nuri’dir.

Bolvadin’e ilk faytonu getiren Madanın Ali;
Taş alır yere çarpardı Gökbedenin Deli Ali.

Hafız Şükrü bugüne kadar çok hafız yetiştirmiş;
Hafız Ahmet de davette tabağı sıyırttırırmış.

Fıstıkçı Bekir’in fıstık kokusu etrafa yayılır;
Boyacı Kudret ayakkabını pırıl pırıl parlatır.

İlim irfan araştırmacısıdır Muharrem Bayar;
Hatırını sorsan, soyunu sülaleni sayar.

İnsanlar gibi, hayvanlara bakmakta da vardır ecir;
Kedilere baktı cennet kazandı Habbelerin Gadir.

Arpacılar, Mercimek, Bırçakbiti, Nohuttan;
Tümü bizim insanlarımız severiz candan.

Koyuncular, Deveciler, Maymunlular, Gazlar;
Güzel memleketimizin yetiştirdiği insanlar.

Titrekler, Pıspıslar, Çolaklar, Dertliler;
Hepsi de sağlıklı yaşayan kişiler.

Zulumlar, Azılılar, Şeytanlar, Partanlar,
Hepsini de tanırım çok ahlaklıdırlar

Kırk sekiz yıl resim çekti Fotoğrafçı Taciddin;
Beni yetiştirdi, Allah ona rahmet eylesin...

N. Sait EKİCİ